Maksim Gorky'nin 1905 Devrimi'ni romanlaştırdığı "Ana" romanı, 20. Yüzyıl'ın en çok okunan romanlarından biriydi, Maksim Gorky'nin ustaca yazdığı bir romandı.
"Ana"da, Maksim Gorky, Rus Devrimi'nin koşullarını anlatmıştı, 19. Yüzyıl'daki Rusya koşullarını yazmıştı, Rus köylerinde, Rus şehirlerinde neler yaşanmaktaydı, hangi sosyal sorunlar, hangi sosyal güçler birbirini koşullandırmaktaydı?
Maksim Gorky, gerçekçi bir yazardır, "Ana"da, aşırı bir unsur kullanmadan, Rusya'yı resmetmiş, romandaki karakterlerin Rus Devrimi'ne nasıl yönlendiklerini, nasıl koşullandıklarını anlatmıştı. "Ana", Rus annelerin, 19. Yüzyıl koşullarında, nasıl bir sosyal tarih yaşadıklarını anlatan bir romandır, Maksim Gorky, annelerin sosyal koşulları nasıl değiştirdiğini, sosyal reformları nasıl gerçekleştirdiklerini, "Ana"da yazmıştı.
Rusya, 1905'deki devrim hareketlerinde deneyimler kazanmış, 1917 Şubat'ında, önce Menşevik Devrimi yapmış, Kerensky Başbakan seçilmiş, Ekim 1917'de, Bolşevik Devrim'i yapmış, Vladimir Lenin, ilk Sovyet Cumhurbaşkanı seçilmiş, Rusya, Meşrûtî Monarşi'den Cumhuriyet rejimi'ne geçmiş, sosyal devrimler, siyasî devrim'in çevresinde gerçekleştirilmiş idi.
Maksim Gorky, 1905 Devrimi'nin de, 1917'deki Şubat Devrimi ile Ekim Devrimi'nin de liderlerinden biriydi, Sovyet Yazarlar Birliği'nin de ilk Başkanı seçildi.
"Ana" romanı ile, Maksim Gorky, tüm dünya'ya, Rusya'yı anlatmış, "Ana" tüm dillerde, tüm ülkelerde yayınlanmış, Maksim Gorky, dünya'nın farklı ülkelerine geziler yapmış, Maksim Gorky'yi de, dünya'nın farklı ülkelerinden büyük kişiler ziyâret etmişlerdi.
SİNAN ÖNER
Sonntag, 27. September 2009
Mittwoch, 23. September 2009
Sigmund Freud'un "Günlük Yaşamın Psikopatolojisi"
Profesör Sigmund Freud, 19.Yüzyıl'da yaşadı, 20. Yüzyıl'da vefât etti.
Sigmund Freud, psikoloji bilimi'nin modern anlamda kurucularından biridir, ruh hastalıkları tedâvisi alanında uzmanlaştı, muayenehane'sinde, kliniklerinde, Doktor Sigmund Freud, binlerce ruh hastası'nı tedâvi etti, tedâvi süreçlerini raporlaştırdı, kitaplaştırdı.
Sigmund Freud, binlerce makale, deneme, not yazmıştı.
Sigmund Freud'un yazdığı kitaplardan biri de, "Günlük Yaşamın Psikopatolojisi" idi. bu kitapta, Sigmund Freud, insan'ın zihinsel yapısını inceler, insan'ın bilinçaltı sorunları ile, içgüdüsel yapısının günlük yaşam'da yarattığı durumları, konuları, hastalıkları inceler.
Doktor Sigmund Freud, "psikopatoloji" kavramını, ruh hastalıkları bilimi anlamında kullanmıştı. Sigmund Freud'a göre, kapitalist toplumlar, ruh hastalıklarının yayılmasına neden olur, bilinçdışı unsurların sosyal hayat'a etkilerinin, bireyleri hastalandırdığını yazar, Doktor Sigmund Freud. Sigmund Freud, toplumları yönetenlerin de ruh hastalıklarına yakalandığını, savaşların, sosyal krizlerin çoğunun, hastalanmış yöneticilerin, içgüdülere, bilinçdışı eğilimlere, sosyal hastalıklara kapılmasının sonuçları olduğunu yazmıştı. siyaset, ruh hastalarının faâliyet alanı olunca, Sigmund Freud'a göre, devletlerin kriz yaşaması da doğaldı, ruh hastaları tedâvi edilmeli, siyaset, hastalıklardan kurtulmalıydı. ama, böyle bir konu, ancak uygarlıkların incelenmesi, insanlığın tarihi'nin iyice anlaşılması, modern toplumların bilim yöntemleri ile incelenmesi ile tartışılmalıdır.
Doktor Sigmund Freud, unutma, şaka, gülme, ağlama gibi bilinçdışı davranışların günlük yaşamdaki patolojisini incelediği raporları, denemeleri,makaleleri yayınlamıştı.
SİNAN ÖNER
Sigmund Freud, psikoloji bilimi'nin modern anlamda kurucularından biridir, ruh hastalıkları tedâvisi alanında uzmanlaştı, muayenehane'sinde, kliniklerinde, Doktor Sigmund Freud, binlerce ruh hastası'nı tedâvi etti, tedâvi süreçlerini raporlaştırdı, kitaplaştırdı.
Sigmund Freud, binlerce makale, deneme, not yazmıştı.
Sigmund Freud'un yazdığı kitaplardan biri de, "Günlük Yaşamın Psikopatolojisi" idi. bu kitapta, Sigmund Freud, insan'ın zihinsel yapısını inceler, insan'ın bilinçaltı sorunları ile, içgüdüsel yapısının günlük yaşam'da yarattığı durumları, konuları, hastalıkları inceler.
Doktor Sigmund Freud, "psikopatoloji" kavramını, ruh hastalıkları bilimi anlamında kullanmıştı. Sigmund Freud'a göre, kapitalist toplumlar, ruh hastalıklarının yayılmasına neden olur, bilinçdışı unsurların sosyal hayat'a etkilerinin, bireyleri hastalandırdığını yazar, Doktor Sigmund Freud. Sigmund Freud, toplumları yönetenlerin de ruh hastalıklarına yakalandığını, savaşların, sosyal krizlerin çoğunun, hastalanmış yöneticilerin, içgüdülere, bilinçdışı eğilimlere, sosyal hastalıklara kapılmasının sonuçları olduğunu yazmıştı. siyaset, ruh hastalarının faâliyet alanı olunca, Sigmund Freud'a göre, devletlerin kriz yaşaması da doğaldı, ruh hastaları tedâvi edilmeli, siyaset, hastalıklardan kurtulmalıydı. ama, böyle bir konu, ancak uygarlıkların incelenmesi, insanlığın tarihi'nin iyice anlaşılması, modern toplumların bilim yöntemleri ile incelenmesi ile tartışılmalıdır.
Doktor Sigmund Freud, unutma, şaka, gülme, ağlama gibi bilinçdışı davranışların günlük yaşamdaki patolojisini incelediği raporları, denemeleri,makaleleri yayınlamıştı.
SİNAN ÖNER
Dienstag, 22. September 2009
Victor Hugo'nun "Sefiller"i
Fransız Yazar, Şâir, Milletvekili, Tarihçi Victor Hugo, 19. Yüzyıl'da yaşadı. Victor Hugo, romanlar, tiyatro oyunları, öyküler, denemeler, tarih makaleleri, siyasî söylevler, şiirler yazdı, yayınladı. Victor Hugo, 1848 Devrimleri sırasında, sürgün'de kaldı.
Victor Hugo, "Sefiller"i yazarken, bir tarih kitabı yazdığının farkında idi. "Sefiller", bir tarih kitabı olduğu gibi, bir roman'dı, karakterler, çatışmalar, tanımlar, betimlemeler, öneriler, tezler, tarihsel anlatımlar, "Sefiller"i meydana getirmekteydi. Victor Hugo, "Sefiller"de, Jan Val Jan karakterini yarattı, Jan Val Jan'ın bir biyografisi gibidir, "Sefiller". "Sefiller"de, Polis Javert, Fantin, Cosette, Marius, Napoléon Bonaparte, Waterloo Savaşı'nda savaşan subaylar, 1815 Devrimi'nin karakterleri yer alır. "Sefiller"de, Fransa Tarihi'nin ayrıntıları anlatılır, Paris şehrinin anlatımıdır "Sefiller", Paris Tarihi'dir.
"Sefiller"de, Victor Hugo, sosyalleşmiş insan'ın yaşadığı farklı serüvenlerden dersler aldığını belli eder. bir romancı olarak, Victor Hugo, hiç susmayan bir yazar'dır, sürekli anlatır, tanımlar, duyurur, imâ eder, işâret eder. Victor Hugo, "Sefiller"de, bir Tarih Profesörü gibi dersler, konferanslar verir. "Sefiller", bazı karakterleri ile okurlarını ağlatır da.
Jan Val Jan, Hristiyanlığı öğrenmek isteyen bir adam'dır, Victor Hugo, "Sefiller"de, Paris Kiliseleri ile, taşra kiliseleri'ni okurların anlatmış, okurlarını kilise kilise gezdirmiş, Napoléon Bonaparte'ın yaptığı 1815 Devrimi'nin Kiliseler açısından anlamlarını tartışmıştır.
Victor Hugo'nun "Sefiller"inin, 1871'deki Paris Komünü'nde sürekli hatırlandığını da yazmak gerekir.
SİNAN ÖNER
Victor Hugo, "Sefiller"i yazarken, bir tarih kitabı yazdığının farkında idi. "Sefiller", bir tarih kitabı olduğu gibi, bir roman'dı, karakterler, çatışmalar, tanımlar, betimlemeler, öneriler, tezler, tarihsel anlatımlar, "Sefiller"i meydana getirmekteydi. Victor Hugo, "Sefiller"de, Jan Val Jan karakterini yarattı, Jan Val Jan'ın bir biyografisi gibidir, "Sefiller". "Sefiller"de, Polis Javert, Fantin, Cosette, Marius, Napoléon Bonaparte, Waterloo Savaşı'nda savaşan subaylar, 1815 Devrimi'nin karakterleri yer alır. "Sefiller"de, Fransa Tarihi'nin ayrıntıları anlatılır, Paris şehrinin anlatımıdır "Sefiller", Paris Tarihi'dir.
"Sefiller"de, Victor Hugo, sosyalleşmiş insan'ın yaşadığı farklı serüvenlerden dersler aldığını belli eder. bir romancı olarak, Victor Hugo, hiç susmayan bir yazar'dır, sürekli anlatır, tanımlar, duyurur, imâ eder, işâret eder. Victor Hugo, "Sefiller"de, bir Tarih Profesörü gibi dersler, konferanslar verir. "Sefiller", bazı karakterleri ile okurlarını ağlatır da.
Jan Val Jan, Hristiyanlığı öğrenmek isteyen bir adam'dır, Victor Hugo, "Sefiller"de, Paris Kiliseleri ile, taşra kiliseleri'ni okurların anlatmış, okurlarını kilise kilise gezdirmiş, Napoléon Bonaparte'ın yaptığı 1815 Devrimi'nin Kiliseler açısından anlamlarını tartışmıştır.
Victor Hugo'nun "Sefiller"inin, 1871'deki Paris Komünü'nde sürekli hatırlandığını da yazmak gerekir.
SİNAN ÖNER
Samstag, 19. September 2009
İlya Ehrenburg'un "Paris Düşerken"i
İlya Ehrenburg, büyük Sovyet yazarı, romancı.
İlya Ehrenburg, bir Tarihçi'dir, Konstantin Simonov gibi, Lev Tolstoy gibi, roman yazmayı tarih yazmak için bir yol olarak görmüştür.
İlya Ehrenburg, Sovyet Devrimi yıllarında çocukluğunu, gençliğini yaşadı.
İlya Ehrenburg, 2. Dünya Savaşı'nda savaştı, Sovyetler Birliği'nin yöneticileri arasında yer aldı.
İlya Ehrenburg'un, "Paris Düşerken", "Dipten Gelen Dalga", "Fırtına" romanları, 2. Dünya Savaşı'nın anlatımlarıdır.
"Paris Düşerken", iki cilt'ten meydana gelir. "Paris Düşerken"de, İlya Ehrenburg, 2. Dünya Savaşı yıllarında, Paris'in savunulmasını anlatır, Fransız Rezistans Hareketi'nin karakterlerini romanlaştırır, İlya Ehrenburg. İlya Ehrenburg, "Paris Düşerken"i yazarken, bir Rus olarak da düşünür, bir Alman olarak da, bir Fransız olarak da. hatta, "Paris Düşerken"in bazı bölümlerini okurken, İlya Ehrenburg'un bir Fransız yazar olduğunu sanırız. halbûki, Sovyet yazar İlya Ehrenburg, roman yazma'yı sosyal bir ödev olarak algılar, bir bilim adamı gibi, romanlarının malzemelerini, karakterlerini, kaynaklarını inceler, tartışır, ayrıştırır, bütünleştirir.
İlya Ehrenburg'un, "Paris Düşerken"de yarattığı karakterler, dünya'nın farklı ülkelerinde okunmuştur. bir sürü okur, İlya Ehrenburg'un yazarlığı ile hayat yollarını çizdi, bir sürü devlet adamı, İlya Ehrenburg'un, 2. Dünya Savaşı'ndan aldığı derslerin, devletleri yönetirken öğrencileri olmuştur.
"Paris Düşerken", İlya Ehrenburg'un, Sovyet Yazarlar Birliği'nde ödüllendirilmesine de neden olmuştur. İlya Ehrenburg, Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanları Joseph Stalin'in, Nikita Kruschev'in, Leonid Brejnev'in sevdiği, okuduğu, kitaplarını yayınlattığı bir Sovyet yazardı.
SİNAN ÖNER
İlya Ehrenburg, bir Tarihçi'dir, Konstantin Simonov gibi, Lev Tolstoy gibi, roman yazmayı tarih yazmak için bir yol olarak görmüştür.
İlya Ehrenburg, Sovyet Devrimi yıllarında çocukluğunu, gençliğini yaşadı.
İlya Ehrenburg, 2. Dünya Savaşı'nda savaştı, Sovyetler Birliği'nin yöneticileri arasında yer aldı.
İlya Ehrenburg'un, "Paris Düşerken", "Dipten Gelen Dalga", "Fırtına" romanları, 2. Dünya Savaşı'nın anlatımlarıdır.
"Paris Düşerken", iki cilt'ten meydana gelir. "Paris Düşerken"de, İlya Ehrenburg, 2. Dünya Savaşı yıllarında, Paris'in savunulmasını anlatır, Fransız Rezistans Hareketi'nin karakterlerini romanlaştırır, İlya Ehrenburg. İlya Ehrenburg, "Paris Düşerken"i yazarken, bir Rus olarak da düşünür, bir Alman olarak da, bir Fransız olarak da. hatta, "Paris Düşerken"in bazı bölümlerini okurken, İlya Ehrenburg'un bir Fransız yazar olduğunu sanırız. halbûki, Sovyet yazar İlya Ehrenburg, roman yazma'yı sosyal bir ödev olarak algılar, bir bilim adamı gibi, romanlarının malzemelerini, karakterlerini, kaynaklarını inceler, tartışır, ayrıştırır, bütünleştirir.
İlya Ehrenburg'un, "Paris Düşerken"de yarattığı karakterler, dünya'nın farklı ülkelerinde okunmuştur. bir sürü okur, İlya Ehrenburg'un yazarlığı ile hayat yollarını çizdi, bir sürü devlet adamı, İlya Ehrenburg'un, 2. Dünya Savaşı'ndan aldığı derslerin, devletleri yönetirken öğrencileri olmuştur.
"Paris Düşerken", İlya Ehrenburg'un, Sovyet Yazarlar Birliği'nde ödüllendirilmesine de neden olmuştur. İlya Ehrenburg, Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanları Joseph Stalin'in, Nikita Kruschev'in, Leonid Brejnev'in sevdiği, okuduğu, kitaplarını yayınlattığı bir Sovyet yazardı.
SİNAN ÖNER
Donnerstag, 17. September 2009
Jack London'un "Demir Ökçe"si
Jack London, bir sürü roman yazmış, Amerikalı yazar.
Jack London'un "Demir Ökçe"si, Amerikan siyasî tarihi açısından da, Batı Felsefesi Tarihi açısından da, ilginç bir kitap idi. "Demir Ökçe"de, Jack London, 19. Yüzyıl sonlarında, 20. Yüzyıl başlarında, Amerika'da yapılan tartışmaları anlatır. Jack London, Marxizm'in Amerika'ya nasıl geldiğini, nasıl uygulandığını bilmekteydi, Jack London, "Demir Ökçe"deki karakterleri ile, Marxizm'i nasıl anladığını da, okurlarına anlatmıştı.
"Demir Ökçe", Katolikler'in, Protestanlar'ın, Ortodokslar'ın, Marxizm'i nasıl anladıklarını da anlatan bir romandır, Hristiyan dogmatizmi'nin, Hristiyan engizisyon geleneği'nin, Marxizm'e hoşgörüsüzlüğü'nün geçici olduğu kabûl edilmektedir, ama, "Demir Ökçe", bu hoşgörü'nün yayılmasının çok farklı aşamalarda gerçekleştiğini anlatmış bir kitap idi, Jack London'un ustaca yazdığı bir kitap.
Jack London, Sovyet Devrimi yapılmadan önce, ama, Vladimir Lenin'in eserlerini yazdığı, yayınladığı, Bolşevizm'i dünya'ya anlattığı bir dönemde kitaplarını yazmıştı, "Demir Ökçe"de, yeni bir dünya'nın doğacağını sezmiş, anlatmıştı Jack London.
Jack London'un "Demir Ökçe" romanı, Amerika Tarihi'ni anlamak açısından bir kaynak eserdir.
SİNAN ÖNER
Jack London'un "Demir Ökçe"si, Amerikan siyasî tarihi açısından da, Batı Felsefesi Tarihi açısından da, ilginç bir kitap idi. "Demir Ökçe"de, Jack London, 19. Yüzyıl sonlarında, 20. Yüzyıl başlarında, Amerika'da yapılan tartışmaları anlatır. Jack London, Marxizm'in Amerika'ya nasıl geldiğini, nasıl uygulandığını bilmekteydi, Jack London, "Demir Ökçe"deki karakterleri ile, Marxizm'i nasıl anladığını da, okurlarına anlatmıştı.
"Demir Ökçe", Katolikler'in, Protestanlar'ın, Ortodokslar'ın, Marxizm'i nasıl anladıklarını da anlatan bir romandır, Hristiyan dogmatizmi'nin, Hristiyan engizisyon geleneği'nin, Marxizm'e hoşgörüsüzlüğü'nün geçici olduğu kabûl edilmektedir, ama, "Demir Ökçe", bu hoşgörü'nün yayılmasının çok farklı aşamalarda gerçekleştiğini anlatmış bir kitap idi, Jack London'un ustaca yazdığı bir kitap.
Jack London, Sovyet Devrimi yapılmadan önce, ama, Vladimir Lenin'in eserlerini yazdığı, yayınladığı, Bolşevizm'i dünya'ya anlattığı bir dönemde kitaplarını yazmıştı, "Demir Ökçe"de, yeni bir dünya'nın doğacağını sezmiş, anlatmıştı Jack London.
Jack London'un "Demir Ökçe" romanı, Amerika Tarihi'ni anlamak açısından bir kaynak eserdir.
SİNAN ÖNER
Samstag, 12. September 2009
Ludwig Wittgenstein'in "Tractatus"u
Ludwig Wittgenstein, "Tractatus"unda, dünya'yı, bir dil dünyası, gerçek olmayan, ama, insan zihnince adlandırılan bir dünya diye tanımlar. Wittgenstein, "Tractatus"unu, Friedrich Nietsche gibi, aforizma biçiminde yazmıştır, Wittgenstein, cümle yapılarının, dünya'yı düşünürken, mümkün, gerçekçi bir yöntemsel gereç olduğunu yazmıştı. bir yüklem, bir özne, bir nesne, sıfatlar, adlar, fiiller, zarflar, Wittgenstein açısından, felsefe yapmaya yetmekteydi, dünya da, böyle kurulmuş, binâ edilmiş, yapılandırılmıştı.
Wittgenstein'in devlet anlayışı da, dil'lerin çözümlenmesine bağlı idi. farklı diller, farklı sosyal tarihler yaratmakta, devletler de, farklı sosyal tarihlerin eserleri olarak yaşamaktaydı.
Wittgenstein, "Tractatus"unda, çok farklı düşünme konuları seçmiş, birbirinden farklı gözlem nesneleri arasında bağlantılar kurmuş, insan'ın zihinsel gereçlerinin hepsini kullanması gereğini anlatmıştı. bir matematiksel yöntemlilik veyâ dilbilimsel bir kesinlik, bu zihinsel gereçlerin kullanımında gereken şartlardır, Wittgenstein'a göre, zihinsel gereçlerin kullanımlarının şartlarını tanımlamak, filozofun ödevidir.
Ludwig Wittgenstein, Bertrand Russell'ın mantık bilimi araştırmaları ile, önceki asırların filozoflarının yazdıklarını da, "Tractatus"unu yazarken dikkâte almıştı, özellikle, Aristoteles, Descartes, Hegel, Marx gibi filozofların yazdıkları, Wittgenstein açısından, geçerli kaynaklardı, tartışmak açısından da yararlı bilgiler getirmekteydi.
Ludwig Wittgenstein, dünya'nın değişmesi gereğini hatırlatırken, dil'de, zihinsel gereçlerin kullanımında, dünya'yı değiştirme yönünde adımlar atılması, farklı zihinsel ya da dilsel yapıların ya da tezlerin yazılması gereğini hatırlatmaktaydı.
SİNAN ÖNER
Wittgenstein'in devlet anlayışı da, dil'lerin çözümlenmesine bağlı idi. farklı diller, farklı sosyal tarihler yaratmakta, devletler de, farklı sosyal tarihlerin eserleri olarak yaşamaktaydı.
Wittgenstein, "Tractatus"unda, çok farklı düşünme konuları seçmiş, birbirinden farklı gözlem nesneleri arasında bağlantılar kurmuş, insan'ın zihinsel gereçlerinin hepsini kullanması gereğini anlatmıştı. bir matematiksel yöntemlilik veyâ dilbilimsel bir kesinlik, bu zihinsel gereçlerin kullanımında gereken şartlardır, Wittgenstein'a göre, zihinsel gereçlerin kullanımlarının şartlarını tanımlamak, filozofun ödevidir.
Ludwig Wittgenstein, Bertrand Russell'ın mantık bilimi araştırmaları ile, önceki asırların filozoflarının yazdıklarını da, "Tractatus"unu yazarken dikkâte almıştı, özellikle, Aristoteles, Descartes, Hegel, Marx gibi filozofların yazdıkları, Wittgenstein açısından, geçerli kaynaklardı, tartışmak açısından da yararlı bilgiler getirmekteydi.
Ludwig Wittgenstein, dünya'nın değişmesi gereğini hatırlatırken, dil'de, zihinsel gereçlerin kullanımında, dünya'yı değiştirme yönünde adımlar atılması, farklı zihinsel ya da dilsel yapıların ya da tezlerin yazılması gereğini hatırlatmaktaydı.
SİNAN ÖNER
Jean Paul Sartre'ın "Yöntem Araştırmaları"
Jean Paul Sartre'ın "Yöntem Araştırmaları", Jean Paul Sartre'ın felsefesini anlamak açısından, ilk okunması gereken kitaptır. "Yöntem Araştırmaları"nda, Jean Paul Sartre, Hegelci diyalektiği, Karl Marx'ın diyalektik sosyal felsefesi'ni, Aydınlanma Çağı filozoflarının yöntemsel tartışmalarını, yeniden inceler, ayrıntıları ile, yöntem kavrayışını anlatır.
Jean Paul Sartre, felsefe'yi, zorunlu bir zihinsel faâliyet olduğu gibi, zorunlu bir siyasî, sosyal yayın faâliyeti olarak algılamış, bu yönde, onlarca kitap yazmış, dergilerde, gazetelerde, felsefe makaleleri yayınlamıştı.
"Yöntem Araştırmaları", metafizik tartışmalarını da gündeme getirmiş, felsefe tarihi'nde farklı yöntemsel araştırmaların nedenlerini tartışmıştı; Jean Paul Sartre, "Yöntem Araştırmaları"nda, geleceğin felsefesini de sorar, Jean Paul Sartre, ontolojik sorular kadar, epistemolojik, yöntemsel soruların da, geleceğin felsefesinin tartışılmasında yararları olacağını vurgular.
Jean Paul Sartre, dünya'yı, bir özgürlük alanı olarak algılarken, Michel Foucault ya da Albert Camus gibi, dünya'yı zindanlaştırmak eğilimindeki güçlerin tehditlerini de algılar. Jean Paul Sartre, özgürlüğün, Marxist anlamda, bir sosyal dava olduğunu, ama, bireylerin tarihsel ya da sosyal seçimlerinin, yaşayışlarının da, özgürlüğün yayılmasının koşullarından biri olduğunu yazar.
SİNAN ÖNER
Jean Paul Sartre, felsefe'yi, zorunlu bir zihinsel faâliyet olduğu gibi, zorunlu bir siyasî, sosyal yayın faâliyeti olarak algılamış, bu yönde, onlarca kitap yazmış, dergilerde, gazetelerde, felsefe makaleleri yayınlamıştı.
"Yöntem Araştırmaları", metafizik tartışmalarını da gündeme getirmiş, felsefe tarihi'nde farklı yöntemsel araştırmaların nedenlerini tartışmıştı; Jean Paul Sartre, "Yöntem Araştırmaları"nda, geleceğin felsefesini de sorar, Jean Paul Sartre, ontolojik sorular kadar, epistemolojik, yöntemsel soruların da, geleceğin felsefesinin tartışılmasında yararları olacağını vurgular.
Jean Paul Sartre, dünya'yı, bir özgürlük alanı olarak algılarken, Michel Foucault ya da Albert Camus gibi, dünya'yı zindanlaştırmak eğilimindeki güçlerin tehditlerini de algılar. Jean Paul Sartre, özgürlüğün, Marxist anlamda, bir sosyal dava olduğunu, ama, bireylerin tarihsel ya da sosyal seçimlerinin, yaşayışlarının da, özgürlüğün yayılmasının koşullarından biri olduğunu yazar.
SİNAN ÖNER
Abonnieren
Posts (Atom)